18 Mayıs Eyleminin ardından..

18 Mayıs Eyleminin ardından...

Umduğumuzdan az sayıdaydık... Olsun, umduğumuzdan fazla yürekliydik... Akademik hiyerarşinin "marabaları" olmadığımızı, söyleyecek çok sözümüz, çözecek çok sorunumuz olduğunu artık herkes bilsin. 

Asistan mücadelesi burada bitmeyecek, aksine henüz yeni başladık!




Araştırma görevlileri Ankara’dan seslendi: ‘Merdivenaltı asistanlığa son’
Türkiye’nin dört bir yanından gelen asistanlar iş güvencesi, akademik özgürlük ve özerk üniversite talepleri için Ankara’da buluştu


Türkiye’deki pek çok üniversiteden gelen asistanlar bilim dışı koşullarda çalışmaya, güvencesizliğe, akademik baskıya karşı Ankara’da buluştu. Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde bir araya gelen araştırma görevlileri, “Güvenceli Gelecek Akademik Özgürlük” yazılı pankartın arkasında yürüyüşe geçti. Sakarya Meydanı’na doğru yapılan yürüyüşte, “Sermayeye değil, asistana bütçe” , “Asistan kıyımına son” sloganları atan araştırma görevlilerine pek çok demokratik kitle örgütü de destek verdi.
Bologna Süreci sermaye sınıfının kaygılarına cevap verir
Sakarya Meydanı’nda grup adına konuşan ODTÜ’lü araştırma görevlisi Ömür Kurt, üniversitelerin sayısının artmasının niteliğini artırmadığına değindi. Bologna Süreci’nin üniversitelerin ekonomik bir aktör olarak piyasaya entegre edilmesinin yolunu açtığını söyleyen Kurt, Bologna Süreci’nin sermaye sınıfının ihtiyaçları doğrultusunda hayata geçirilmeye çalışıldığını belirtti.
Kurt, akademisyenlerin özellikle de asistanların “akademik köle” olarak kurgulandığını ifade ederek, bu durumun kurumsallaştırılmaya çalışıldığının altını çizdi. İTÜ’lü araştırma görevlilerinin yaşadıklarının güvencesizliğin somut göstergesi olduğunu hatırlatan Kurt, “Üniversiteleri piyasaya teslim etmeyeceğiz” dedi.
Eylem, tüm üniversitelerden gelen araştırma görevlilerinin deneyim ve mücadele aktarımı ile sonlandı.
Sendika.Org

--------------------------------------------------------------------------

Asistanlar Ankara'da Yürüdü: Asistan Kıyımına, Merdiven Altı Asistanlığa Son!




Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden asistanlar, iş güvencesi, akademik özgürlük, özerk ve özgür bir üniversite talepleriyle Ankara’da buluştu. Üniversiteleri piyasaya teslim etmeyeceklerini dile getiren asistanlar, üniversitelerde güvencesizliğe en fazla maruz bırakılanların asistanlar olduğuna dikkat çekti.



Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsünde bir araya gelen asistanlar, “Güvenceli gelecek, akademik özgürlük” pankartı açtı. Yürüyüşe, Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, KESK Genel Mali Sekreter Ali Berberoğlu ile çok sayıda sendika ve demokratik kitle örgütünün temsilcileri de destek verdi.



Siyah kurdeleler takarak Reyhanlı Katliamı’nı da protesto eden asistanlar, Sakarya Caddesi’ne doğru yapılan yürüyüşlerinde, “Senetle bilim olmaz”, “Asistan kıyımına son”, “Sermayeye değil asistana bütçe” sloganları attılar.  Sakarya Caddesi’nde toplanan asistanlar burada Reyhanlı Katliamı’nda yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunda bulundu.


'BOLOGNA SÜRECİNE TEPKİ’

Daha sonra konuşan ODTÜ’den Ömür Kurt, Türkiye’de 103 devlet ve 62 vakıf üniversitesinin bulunduğunu, üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranının da yüzde 11’lerde olduğunu söyledi.




Üniversitelerin giderek arttığına değinen Kurt, bu durumun Bologna süreci ile başlanarak, üniversitelerin ekonomik bir aktör olarak piyasaya entegre edilmesi girişimleri olduğuna dikkat çekti. Kurt, bu sürecin tamamen sermayenin talepleri doğrultusunda işleyeceğini ve bilimin değersizleştirileceğini söyledi.

‘AKADEMİK KÖLELER YARATILIYOR’

Kurt, “Akademik köleler yaratmak hedefiyle araştırma görevlilerini iş güvencesinden yoksun bırakan uygulamalar, şimdiden  üniversitelerin tüm bileşenlerini kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmakta, kurumsallaştırılmaya çalışılmaktadır. İş güvencesinin ortadan kaldırılması, üniversitelerin akademik özerkliğinin ve bilimsel düşünce ortamının da ortadan kaldırılması demektir” dedi.



MERDİVEN ALTI ASİSTANLIĞA SON

İTÜ’de işten atılan araştırma görevlilerini hatırlatan Kurt, YÖK’ün asistanları işe iadeleri için genel kurul kararıyla çıkaracağını ilan ettiği yönetmeliği, Başbakanlığın bürokratik engellerini bahane ederek yayımlamamasına tepki gösterdi. 






Öğretim Üyesi Yerleştirme Programı araştırma görevlilerine uygulanan senet baskılarına da dikkat çeken Kurt, bu durumun kabul edilemez olduğunu ve kaldırılması gerektiğini ifade etti. Kurt, vakıf üniversitelerinde çalışan araştırma görevlilerinin ‘bursiyer’ sıfatıyla sosyal güvenlik haklarından yoksun çalıştırıldıklarını söyledi. Kayıt dışı ve her türlü angaryaların yaptırıldığı ‘merdiven altı asistan’lığa da son verilmesini isteyen Kurt, üniversiteleri piyasaya teslim etmeyeceklerini dile getirdi. Kurt, onlarca asistanı intihara sürükleyecek kadar yoğun bir şekilde uygulanan mobbing ve ayrımcı davranışların son bulmasını ve sorumluları hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını da istedi.


Kurt’un konuşmasının ardından diğer üniversiteler adına da birer konuşma yapıldı.




Eyleme destek veren Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız da asistanların mücadelesine destek vermeye devam edeceklerini dile getirdi. Yıldız, asistanların mücadelesinin onur ve gurur mücadelesi ile birlikte özerk ve özgür bir üniversite mücadelesi olduğunu söyledi.

Yürüyüşe, ODTÜ, Hacettepe, Gazi  Üniversitesi, İTÜ, Boğaziçi, Marmara, İstanbul, Yeditepe üniversiteleri asistan dayanışma platformları ile Eğitim Sen Ankara, İstanbul, İzmir, Kocaeli üniversiteler şubeleri katıldı.


(evrensel/hacettepe asistan platformu/başka haber)





18 Mayıs Çağrısı: Olmak Ya da Olmamak!


 “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter demesi mi?
Ölmek, uyumak sadece!
Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
Çünkü, o ölüm uykularında
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
Yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
Sevgisinin kepaze edilmesine
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanları?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.

W. Shakespeare / Hamlet”


18 Mayıs'ta Saat 12:00'de Cebeci'deyiz. 
Hacettepe Asistan Platformu

Güvenceli İş, Akademik Özgürlük için 18 Mayıs'ta Ankara'ya!



Toplum yararına, özgürce bilimsel üretim yapmanın ön koşulu iş güvencesidir. “Akademik köleler” yaratmak hedefiyle araştırma görevlilerini iş güvencesinden yoksun bırakan uygulamalar üniversitelerin tüm bileşenlerini kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmakta, kurumsallaştırılmaya çalışılmaktadır. Üniversiteleri eleştirel düşünceden tamamen temizlemeye, tepkisizleştirmeye çalışan baskılar gün geçtikçe artmakta, baskı araçları değişik biçimlerde hepimizin karşısına çıkmaktadır.

· YÖK, İTÜ rektörlüğünün hukuksuzca işten attığı araştırma görevlilerinin işe iadeleri için genel kurul kararıyla çıkaracağını ilan ettiği yönetmeliği, Başbakanlığın bürokratik engellerini bahane ederek yayımlamamaktadır. İşten atılan arkadaşlarımızın, kıdem ve maaşları eksiksiz bir şekilde korunarak işe iade edilmeleri için YÖK’ün sözünü tutmasını ve gerekli hukuksal düzenlemeleri yapmasını istiyoruz.

· Vakıf üniversitelerinde çalışan araştırma görevlileri “bursiyer” sıfatıyla sosyal güvenlik haklarından yoksun, kayıt dışı çalıştırılmakta ve son derece muğlak görev tanımlarından ötürü her türlü angaryaya maruz bırakılmaktadırlar. Vakıf üniversitelerindeki “merdiven altı asistanlık” düzenine son verilmesini istiyoruz.

· Üniversitelerde güvencesizliğe en fazla maruz bırakılan, akademik dünyanın taşeron işçileri haline getirilen araştırma görevlilerini intihara sürükleyecek kadar yoğun bir şekilde uygulanan her türlü mobbing ve ayrımcı davranışın son bulmasını ve sorumluların hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını istiyoruz.

· ÖYP’li araştırma görevlilerine uygulanan senet baskısının ortadan kaldırılmasını istiyoruz.

· Kurulduğu tarihten bu yana üniversitelerde baskı ve denetim aracı olan, güvencesizliği ve eleştirel düşünce ve özgür bilim karşıtı uygulamaları dayatan YÖK'ün kapatılmasını istiyoruz. YÖK'e benzer yetkilere sahip olacak ve bu uygulamaların tabanını genişletecek herhangi bir kurumu kabul etmeyeceğimizi duyuruyoruz.

· Akademik özgürlüğü, özgür düşünceyi ve bilimi ortadan kaldırmayı amaçlayan her türlü baskı ve dayatmayı reddediyor, üniversiteleri piyasacı bir anlayışla yönetmeyi hedefleyen, toplumu yanıltan ve kamu yararını hiçe sayan girişimlere son verilmesini talep ediyoruz.

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA, YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

Bizler üniversitelerin tüm bileşenlerini araştırma görevlilerinin isyanına kulak vermeye, araştırma görevlilerinden başlayan yeni personel rejimi ile bütün üniversite çalışanlarına ve gündemdeki yeni YÖK yasası ile bütün akademik kadrolara yayılacak olan güvencesizliğe ve geleceksizliğe karşı 18 Mayıs’ta Ankara’da dayanışmaya çağırıyoruz.

18 Mayıs 2013, Cumartesi
12.00 Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü Önü
12.30 Yürüyüş
13.00 Sakarya
ODTÜ ASİSTAN DAYANIŞMASI
HACETTEPE ASİSTAN PLATFORMU
GAZİ ASİSTAN GİRİŞİMİ
İTÜ ASİSTAN DAYANIŞMASI
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ ASİSTAN DAYANIŞMASI
MARMARA ÜNİVERSİTESİ ASİSTAN DAYANIŞMASI
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ASİSTAN DAYANIŞMASI
YEDİTEPE ASİSTAN DAYANIŞMASI
EĞİTİM-SEN ANKARA 5 NOLU ÜNİVERSİTELER ŞUBESİ
EĞİTİM-SEN İSTANBUL 6 NOLU ÜNİVERSİTELER ŞUBESİ
EĞİTİM-SEN İZMİR 3 NOLU ÜNİVERSİTELER ŞUBESİ
EĞİTİM-SEN KOCAELİ ŞUBESİ
EĞİTİM-SEN KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ TEMSİLCİLİĞİ
EĞİTİM-SEN YÜKSEK ÖĞRETİM BÜROSU

Araştırma Görevlisi Murat Elbay'ın Hayatına Son Vermesine İlişkin Basın Açıklaması

Anlatılan Senin Hikayendir!

Araştırma görevlileri olarak bugüne kadar hep “güvenceli gelecek” istedik; “iş güvencesi olmadan akademik özgürlük, akademik özgürlük olmadan bilim olmaz” dedik. Ama bugün “güvenceli iş – güvenceli gelecek” talebimize “güvenceli yaşam” talebini de eklememiz gerektiğini görüyoruz. Bugünün üniversite yapısı sadece geleceğimizi güvencesizleştirmekle kalmıyor; aynı zamanda yaşama  dair umutlarımızı da elimizden alıyor. 18 Nisan’da Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Murat Elbay arkadaşımız arkasında “Hayattan zevk almıyorum. İşyerinde de mutlu değilim. Başarılı olduğumu düşünmüyorum” ifadelerini içeren bir not bırakarak aramızdan ayrıldı. Biz meselenin arkadaşımızın başarısızlığıyla hiçbir ilgisi olmadığını biliyoruz. Sorun, bizleri açık ve net bir iş tanımı olmadan, mobbing’e maruz bırakarak, senet baskısı altında, güvencesizlik tehdidiyle çalışmaya zorlayan; sadece emeğimizi değil, varlığımızı da görünmez kılan, en tepedeki YÖK’ten, en alttaki birime kadar katı bir hiyerarşi içinde örgütlenmiş bir akademik yapıda ve onun ürettiği bireyselleşmiş, rekabetçi ve baskıcı akademik kültürde yatmaktadır.  Oysa bilimsel üretim denilen faaliyetin kendisi kolektiftir; dayanışmacı ve özgürlükçü bir kültürü gerektirir.  


İşte Murat arkadaşımız aslında tam da bunlara itiraz ediyordu. Bu itirazı paylaşan bizler; O’nun anısını yaşatarak, bizleri maruz kaldığımız sorunlarla bireysel olarak yüzleşmek zorunda bırakan bu yapının karşısında dayanışmamızı ve mücadelemizi ilan ediyor ve üniversitelerdeki tüm araştırma görevlilerini 18 Mayıs'ta Ankara'da yapacağımız Asistan Eylemi’ne davet ediyoruz. Çünkü anlatılan sadece Murat’ın değil; hepimizin hikayesidir!





Çağrıcı Kurumlar

ODTÜ Asistan Dayanışması
Hacettepe Asistan Platformu
İTÜ Asistan Dayanışması
Boğaziçi Üniversitesi Asistan Dayanışması
Marmara Üniversitesi Asistan Dayanışması
İstanbul Üniversitesi Asistan Dayanışması
Yeditepe Asistan Dayanışması
Eğitim-Sen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Temsilciliği 
Eğitim-Sen Ankara Üniversitesi Temsilciliği

ODTÜ Asistan Dayanışması’nın Yanındayız!

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Türkiye’nin en önemli ve köklü üniversitelerinden biri olarak birçok bilimsel gelişmeye imza atan akademisyenler yetiştirmiştir. Ancak mevcut durumda ODTÜ’de yetişen genç akademisyenlere karşı yürütülen uygulamalar ODTÜ gibi bir üniversiteye yakışmamaktadır.

Bunların başında, genç bilim emekçilerinin hakları olan ve hak ettikleri iş güvencelerinin kendilerine teslim edilmemesi gelmektedir. ODTÜ kendi yetiştirdiği akademisyenleri “doktoralarını yurtdışında yapmadıkları” gerekçesiyle üniversitede istihdam etmemekte, bilimsel bilgiyi üretecek ve topluma aktaracak bilim emekçilerini güvencesizliğe mahkum etmektedir. Bu mahkum ediş, yalnızca genç akademisyenleri değil, bilimin kendisini de hedef almaktadır.

Her şeyden önce, kendi yetiştirdiği akademisyenin üniversite bünyesinde bilimsel araştırma yapma ve eğitim faaliyetlerinde bulunmaya değer görülmemesi, ODTÜ’nün kendi öğretim elemanları tarafından yürütülen eğitime üniversite yönetiminin güvenmediği anlamına gelmektedir. Yurtdışı fetişizminin kendi akademisyenlerini aşağılayacak bir noktaya gelmiş olması ülke ve bilim adına üzüntü vericidir. 

Üniversitenin iş yükünün büyük kısmını üstlenen, bilimsel üretimin merkezinde yer alan ve buna rağmen burslu öğrenci olarak görülen asistanlara bir an önce iş güvenceleri teslim edilmelidir.
Biz, Hacettepe Asistan Platformu olarak, ODTÜ’lü meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu tekrar bildiriyoruz. Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü ile görüşmelere başladığımız ve iş güvencesi yolunda sözler aldığımız bu günlerde, aynı tavrın ODTÜ Rektörlüğü’nce de sergilenmesi gerektiğini düşünüyoruz. ODTÜ Rektörlüğü’nü iş güvencesi ve özgür bilim taleplerini iletecek olan ODTÜ Asistan Dayanışması’nı dinlemeye ve taleplerine cevap vermeye çağırıyoruz.

İş güvencesi olmadan bilim olmaz!
Bütün asistanlar iş güvencelerine kavuşana kadar mücadeleye ve dayanışmaya devam edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz!

İTÜ'lü Meslektaşlarımızın Yanındayız!

İTÜ’lü meslektaşlarımızla aynı güvencesizliği paylaşan Hacettepeli asistanlar olarak mücadelelerinde İTÜ’lü meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu bir kez daha duyuruyoruz.

Genç bilim emekçilerinin güvencesizlik konusundaki direnişini yakından takip eden kamuoyunun da bildiği gibi, İTÜ’lü asistan meslektaşlarımız, YÖK’ün bir görüş yazısıyla işten atılmış, kampüslerinde sürdürdükleri işe dönme mücadelesi farklı üniversitelerden emekçilerin de desteğiyle YÖK önünde iki gün ve gece boyunca sürdürülen bir eylem sonucunda YÖK genel kuruluna aldırılan bir kararla sonuçlanmıştı. Bu eylem ve YÖK’le yapılan müzakereler sonucunda YÖK geri adım atmış ve genel kurul, işten atılan asistanların geri dönmesiyle ilgili bir karar almıştı. 

Başka üniversitelerde de aynı durumda olan asistanlar, kararın Resmi Gazete’de yayınlanması beklenmeden işlerine geri dönerken, İTÜ’deki meslektaşlarımız üniversite yönetiminin sürdürdüğü keyfi tutum sonucunda işlerine geri dönememişlerdir. Bunların yanında İTÜ’nün keyfi tutumu, asistanların 33/a maddesine geçişini belirleyen değerlendirme kurulları ile devam etmektedir. Akademik faaliyetleri yanında, bölümlerince uygun görülen “her işi” yapmakla yükümlü kılınan asistanların, tezlerini bitirmedikleri gerekçesiyle işten atılmaları kabul edilemez. Tezlerin neden bitirilemediğinin cevabını verecek olanlar asistanlar değildir.
Güvencesizliğin yarattığı sıkıntılar sadece İTÜ’yle sınırlı değildir. Rektör Murat Tuncer ve rektör yardımcılarıyla yaptığımız görüşmelerde de ısrarla vurguladığımız gibi, İTÜ örneği üzerinden de bir kez daha, güvencesizliğin (50/d maddesinin) gerek genç bilim insanlarında gerekse de üniversite sisteminin genelinde yarattığı tahribata bir kez daha dikkat çekiyor ve tüm asistanların 33/a maddesine geçirilerek iş güvencesine kavuşturulmasını talep ediyoruz.

Mücadele Ettiler Kazandılar: İTÜ'lü Asistanlar İşlerine Geri Dönüyor

İTÜ’de 7 ay içinde 60’a yakın araştırma görevlisi arkadaşımızın işine son verildi. Bu süreçte İTÜ Rektörlüğü’nün yaptığı haksız uygulamalara karşı çeşitli eylemler yaptık. Fakat, İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca ile bir kez bile görüşemedik.

24 Ocak 2013’te İTÜ’de gerçekleştirilen ve Avrupa’daki çeşitli üniversitelerin rektörleri ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’nın katıldığı Avrupa Üniversiteler Birliği toplantısı sırasında İTÜ’de yaşanan sıkıntıları ve taleplerimizi bir kez de YÖK Başkanı’na iletmek için Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nin önünde biraraya geldik. YÖK Başkanı’yla gerçekleştirdiğimiz görüşmede kendisine aşağıdaki taleplerimizi ilettik:

1.    İlişiği kesilen araştırma görevlilerinin işe iadesi,
2.  Azami sürelerin aşılması gerekçesi ile ilişik kesmeye dair YÖK görüşünün, geçmişe yönelik olarak (25.02.2011 tarihinden önce lisansüstü öğrenimine başlayanlara) uygulanmasının durdurulması

YÖK Başkanı azami süre ile ilgili sorunları 31 Ocak-1 Şubat 2013 tarihlerinde yapılacak olan YÖK Genel Kurulu’nun gündemine taşıyacağını belirtti.

31 Ocak 2013’te YÖK Genel Kurulu toplantısı sırasında, taleplerimizin karşılanmasını sağlamak için diğer üniversitelerdeki araştırma görevlileri ile YÖK önünde biraraya geldik. Aynı gün, YÖK Genel Kurulu üyeleri ile görüşen İTÜ Araştırma Görevlileri temsilcilerimiz, azami süreden kaynaklanan sorunları ve İTÜ Rektörlüğü’nün uygulamalarını ayrıntılı bir şekilde ifade ettiler.  YÖK’ün azami süre ile ilgili yasaya ilişkin yorumunun araştırma görevlileri ve bölümler üzerinde yaratmış olduğu mağduriyeti Genel Kurulu üyeleri de görmezden gelemediler. Bu konunun 1 Şubat’ta ele alınacağı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya tarafından belirtildi.

Olumlu bir sonuç almadan YÖK’ün önünden ayrılmama kararlılığımızı sürdürdük ve 31 Ocak gecesi YÖK önünde sabahladık. 1 Şubat akşamına kadar yetkililerin bizimle görüşmesini ve kararları açıklamalarını bekledik.
31 Ocak-1 Şubat 2013 tarihlerinde gerçekleştirilen YÖK Genel Kurulu’nda 50/d kadrosundaki araştırma görevlileri ile ilgili alınan kararlar YÖK Başkan Vekili Şaban H. Çalış tarafından İTÜ Araştırma Görevlileri temsilcilerine aşağıdaki şekilde sözlü olarak bildirilmiştir.

  1. Torba yasadaki düzenlemelere dayandırılarak “azami süre” nedeniyle ilişiği kesilen doktora seviyesindeki 50/d’li araştırma görevlileri, 30 Haziran 2013 tarihine kadar doktora tezlerini bitirdikleri takdirde, 2013 yılı sonuna kadar 50/d kadrosunda görevlerini sürdürecekler. 
  2.  Azami süre gerekçesiyle ilişiği kesilen araştırma görevlileri, yönetmelik değişikliği Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra 1 ay içerisinde başvurdukları takdirde ilan şartı gözetmeksizin işlerine geri dönecekler. 
  3. Yüksek lisansı 3 yıl, doktorayı 6 yıl içinde başarıyla tamamlayan 50/d kadrosundaki araştırma görevlileri eğer yüksek lisansta ise 6 ay, doktorada ise 1 yıl 50/d kadrosunda görevlerine devam edecekler. 
  4.  Doğum izni, sağlık nedeniyle alınan izinler ve askerlikle ilgili süreler azami süreye dahil edilmeyecek.
Temsilcilerimizin yukarıdaki kararlar üzerinde yaptığı eleştiri ve düzeltme önerileri, YÖK Genel Kurulu kararları olduğu ve üyeler tarafından tartışılmış olduğu gerekçesiyle YÖK Başkan Vekili tarafından geri çevrildi.
Daha önce benzeri yapılmamış eylemimiz ve kararlılığımız sonucu, atılan arkadaşlarımızın işlerine geri dönecekleri sözünü almış olduk. Ayrıca yasal haklarımız olan doğum, sağlık ve askerlik izinlerinin azami süreden sayılmamasının da bir diğer önemli kazanımımız olduğunu düşünüyoruz.

Taleplerimiz arasında yer almayan üçüncü kararın resmi gazetede nasıl yer alacağı önem taşımaktadır. Bu maddenin, 33/a kadrosuna geçişleri engellemek için kullanılması da ihtimal dahilindedir. Bu nedenle, yönetmelik değişikliğiyle ilgili gelişmeleri yakından takip edecek ve karşımıza çıkabilecek her türlü hak kaybına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.

Arkadaşlarımızın ilişiklerini, YÖK baskısı nedeniyle kesmek zorunda olduğunu dile getiren İTÜ Rektörü’nün bundan sonra atacağı adımların takipçisi olacağız.

Yukarıdaki kazanımlarımızdan da anlaşılacağı gibi maalesef işe iade kararları yüksek lisansı azami sürede tamamlamamış olan arkadaşlarımız için geçerli değil. Tek bir arkadaşımızı dahi geride bırakmayana ve 33/a kadrosuna geçişlerin önündeki engeller kaldırılana kadar mücadelemize devam edeceğiz.
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

İTÜ Araştırma Görevlileri